İzin verirseniz şimdi çekip gitmek isterim. Hiçbir iz bırakmadan usulca giderim, fark etmezsiniz bile. Hem inanın bana daha iyi böylesi, hepimiz için daha iyi. Arkamdan su dökmenize de gerek yok, ellerinizi mendillerinizle beraber cebinizde tutun. Hava soğuk, su dökerseniz donar, ellerinizi de cebinizden çıkarıp üşütmeye hiç gerek yok. Ben sessizce gidiveririm, yokluğumun farkına bile varmazsınız, zaten varlığımı da fark etmediniz. Ama geçelim şimdi bu konuları. Giderayak konuşulacak konular değil bunlar. Giderken köprüleri yakmak neye yarar?
Yakmak demişken, ateşe bir kaç umut biraz da korku atalım, sönmek üzere. Alevleri güçlendirmek lazım. Bizden bir şeyler yakıp kül etse de ısıtıyor, o da olmasa bu ayaz dondururdu hepimizi. Yine de küçük umutlardan ve büyük korkulardan başlayın yakmaya. Ne olur ne olmaz, büyük umutların ne zaman lazım olacağı belli olmaz. Zaten ne geldiyse başımıza umutlarımızı yakmakta acele edişimizden geldi. Korkular tek başına yanamaz, araya umut da sokmak lazım. Sahi, ben gittikten sonra hatıralarımı da yakın. Hatta umutlarınızı yakmak yerine benden geriye kalan anımsadığınız ne varsa yakın. Bahara kadar yeter belki, o zaman umutlarınız size kalır. Her yıl baharın gelmesini umut edip duruyoruz ama bahar gelmeden tüm umutlarımızı yakmak zorunda kalıyoruz. Bu yıl kıralım şeytanın bacağını. Daha doğrusu, siz kırın. Ben buralarda olmayacağım.
Gittikten sonra belki mektup yazarım size, ateşe atıp yakın ve daha iyi ısının diye. Zarflardaki pulları da biriktirirsiniz, hep keder biriktirmezsiniz böylece. Zarflarımın içine kuru çiçekler de koyarım, siz yenilerini öldürmek zorunda kalmayın diye. Siz bana yazmayın derdim ama biliyorum yazmazsınız zaten. Hatırlamazsınız bile. Hatta unutmazsınız. Unutmak bir yerde hatırlamakla birleşiyor, siz beni ne hatırlar ne de unutursunuz. Yok edersiniz beni. Hiç olmamışım gibi.
Giderken çok bir şey alamıyorum yanıma. Alamadığım ne varsa siz kullanırsınız. Kullanırken beni hatırlamazsınız. Ama olsun siz yine de iyi günlerde kullanın. Siz zaten alıştınız iyi günleri beklemeye, yine beklersiniz olur biter. İyi günleri bekleyin ama beni beklemeyin. Ben gelmem, gelecek olsam bile iyi günlerden bile sonra gelirim.
Neyse, beni dinlemiyorsunuz fark ettim, hiç de dinlemediniz zaten. Gidiyorum ben, iyi bakın kendinize bir de yıldızlara. Arada bir geceleri başınızı kaldırıp hala oradalar mı diye kontrol edin yıldızları, bir de saksıları sulamayı unutmayın.