Sen ağladığında
Saksıdaki çiçekler solardı
Hem de nasıl solmak
Çatalla bakışırdık
Kendimi izlerdim daha doğrusu
Yansımadan
Sana bakamadığımdan
Anlatırdın
Boğazına batan dikenler yokmuş gibi
Anlatırdın ve susmak gelirdi elimizden
Elimiz örtünün altında olurdu
Ya da çenemizde
Çünkü bir yere uydurmak zordu
Sen anlatırken batardı gözüme
Parmaklarım utanırdı
Senden duyduklarından
Duvar da bakardı
İlginç ama bakışırdınız
Biz yokuz gibi
Hiç görmediğin bir sahneyi anlatırdın
Ani olurdu bu sohbet
Birden ısırdığın limon çekirdeği gibi
Duvar da anlatırdı
Omuzlarından bakan biri yansıtırdı sanki
Kalanlardan biri
Görmediğin hatıraları
Sallanan bir evi
Yankıları
Korkunç sükuneti
Yalnızlığı on yedi yaşının
Kilometreler ötesini
Çalışmayan telefonları
Gözlerin neler görürdü duvarda
Ne gördüyse kızıla boyanırdı
O zaman cesaret edip bakardım
Hayret
Sesinden anlamazdım
İnsan gözlerinden yakalanır mı
İşe yaramayan tek uzvundan
Yakalanır mı
Korkmadın ki yakalanmaktan
Dinlettin sözünü
Anlamayacağımızı bile bile
Biz de dinledik
İkinci nefesi tereddütle alarak
Duvarla aranıza girmeye korkarak
Bıraktığın her boşluğu resimlerle doldurarak
Acemice
Yetersiz
Gerçek bile olmayan
Acınası
İsteseydin ışık söner
Kapanırdı gözümüz
Camdaki çiçek ağlardı
İsteseydin bilmediği ailesine ağlardı
Kalanlarına
Kapı gıcırdayıp ağlardı muhtemelen
Çatal tabağı çizerdi
Hem de nasıl ağlamak
Duvardan gözünü ayırmadın
Çiçeklere bir şey olmadı
Seni dinlerken
Dudakların gibi solmadı
Şiiri nasıl bitireceğimi bilemedim
Ama sen bitirmiştin
Bugüne dönmüştük
Biri girdi dünyeviden
Normale döndün
Normal neyse artık
Artık bıçaklı bir kelime
Artığımız bile farklıydı
Kalanlarımız