Son Üç Ay

Sevgili Anneciğim, Bugün bensiz üçüncü ayın Bu üç ay Benden üç ömür götürdü Eskiden sahilde bir yazlığımız vardı Akdeniz’in nefis tuzu kokan Saçıma başıma kum toplar gelirdim Hatırlamazsın sanırım Şimdi tam oralara gitme zamanı yılın Terasta bir akşam üstü Karpuz, beyaz peynir, taze fasulye Zahmetsiz Akdeniz yaz soframız Abim şimdi bütün evi doldurmamış gibi Elinde kovası çıkar gelir Bir dolu deniz kabuğu Yusuf hamakta uyuyakalmış … Okumaya devam et Son Üç Ay

Kabustan Uyanmak – 2

Her şeyin sonu ölüm derler? Peki ben neden şu an buna inanmıyordum? Ölüm gerçekten de bu kadar abartılacak ve korkulacak bir şey miydi? Parmak uçlarım saçlarımın köklerini soyarken elime takılan kırık bir kökü canımın acısını umursamadan çekip kopardım. Kafamın içi gördüğüm kabuslardan dolayı allak bullakken bu dışına da yansımıştı. Sonuç olarak sürekli dökülen saçları ve bunu engellemek yerine onları daha çok yolan bir ben vardım. … Okumaya devam et Kabustan Uyanmak – 2

Günaydın Efendim

Benimle bir sabaha hoş geldiniz efendim. Sırtınızı arkaya yaslayın ve keyfini çıkarın. İyi seyirler! İşte koridorun sonundaki bu oda benim. Çekinmeyin canım, girin içeri, yabancı değilsiniz. Perdeleri geceden açık unuttuğumdan, çoktan gözünüze çarpmıştır zaten, apartman boşluğuna nazır bir odam var. E zaten apartman boşluğuna bakıyor pencere, perdeleri kapatmaman sorun olmaz zaten, gibi masum düşünceler gelebilir aklınıza ama alışkanlık işte… Can çıkmayınca huy çıkmaz diye boşuna … Okumaya devam et Günaydın Efendim

Kelebeğe Mektuplar – 5

Suyun üzerinde hareketsiz duran bir köpük gibiyim sevgili dostum. Dokunsalar ağlarım belki, emin değilim. İçim içimi yiyor ama ben yerimden kalkıp kimseye bir şey diyemiyorum. Sanki… Sanki içimdeki kelebek kozasından çıkmaktan korkuyor. Belki çıktığında onu kozası gibi koruyamayacağımı biliyor da çıkmıyordur. Bilmiyorum. Aslında biliyor musun, seninle çok benziyoruz. Sen ne kadar naif ve hassassan ben de bir o kadar hassasım. Yani sana karşı. Gerçeklerimi bilmen … Okumaya devam et Kelebeğe Mektuplar – 5

Sen Ağladığında Saksıdaki Çiçekler Solardı

Sen ağladığında Saksıdaki çiçekler solardı Hem de nasıl solmak Çatalla bakışırdık Kendimi izlerdim daha doğrusu Yansımadan Sana bakamadığımdan Anlatırdın Boğazına batan dikenler yokmuş gibi Anlatırdın ve susmak gelirdi elimizden Elimiz örtünün altında olurdu Ya da çenemizde Çünkü bir yere uydurmak zordu Sen anlatırken batardı gözüme Parmaklarım utanırdı Senden duyduklarından Duvar da bakardı İlginç ama bakışırdınız Biz yokuz gibi Hiç görmediğin bir sahneyi anlatırdın Ani olurdu … Okumaya devam et Sen Ağladığında Saksıdaki Çiçekler Solardı

Benden Bana Benim Hakkımda Bir Mektup

Ekim ayındayız. Sonbaharın eylül olamadığı için dışlanan ayıymış. Eylülde romantik yağmurlar, renkli şemsiyeler, kahveler ve kitaplar varmış. Öyle diyorlar. Asla öyle hissetmedim. Kasımda doğdum. Kasım hiç sonbahar gibi gelmedi, benim için yıl yaz ve kış olarak ikiye ayrılıyor. Yaz yaklaştıkça seviniyorum. Aylar o kadar hızlı geçiyor ki bırak ekimi, eylülü, yılbaşına ne zaman nasıl giriyoruz onu bile anlamıyorum. Aylara verilen değer çok farklı, mevsimler çok … Okumaya devam et Benden Bana Benim Hakkımda Bir Mektup

Mutlu Ol Lotte

İlk ve son kez böyle konuşacağım, yazacağım yani. Aylarımı saran o karabasandan kurtulmam lazım. Üzgünüm Lotte, ama aşk öyle toz pembe değilmiş. En azından bir aşka üçüncü kişi olarak dahil olmaya çalışan benim gibiler için… Şimdi bu mektubun seni üzmesine izin vermeyeceğine söz ver. Eğer içinde küçük bir tereddüt bile varsa, lütfen hemen kağıtları yırt ve gördüğün ilk ateşe at. Kendimi rahatlatmak için seni üzmeye … Okumaya devam et Mutlu Ol Lotte

Acı Tatlı Bir Sos

ben şehirden dağlara kaçmadım hiçorada bir yerde köyüm de olmadıdedemin bir bağı vardı imamlık görevini yaptığıgidilirdi bazı yaz akşamları ki yılda iki gece eder buoturma odasında iki duvara monte edilmiş tahta sedirlerpencereden uzandığında dalından ağzına düşen dutlardaha fazlası yoktu.dutlar ve dedem ve Allah ve namaz ve küçücük bir mutfak sonra gidişler, hastalıktan nefessiz kalmalargidişi dedemin bir anda oldu korona zamanındaben ölümü dedemle gördüm belki de … Okumaya devam et Acı Tatlı Bir Sos

Geçti

Bir öğleden sonrası Damlalar raylara damlarken eğikti boynu Parke taşlarının şekliyle oyalanıyordu Sesi vardı trenin, lakin kendisi yoktu Titriyordu raylar Çalılara düşerken damlalar Parkelerin üstünde duran sayfalara baktı Parçalanmıştı kağıtlar Eski mektuplarını hatırladı Bir adım attı raylara yönelip Yağmur süratle ıslattı Direndi gözlerini açık tutup Uzaktaki sivri çatılara baktı. Kıvranıyordu rüzgar sesini duyurmak için Kulağına geldi bir melodi, yalnız sözü yoktu Şarkı yapıp söylemek istedi … Okumaya devam et Geçti

Sonra Kayboldu Müslüme Abla

“Ay yok ya, iyiyim ben.” “Emin misin Müslüme Abla, evde değilmişsin gibi açmıyorsun perdeleri? Geçen manava giderken geçtim camın önünden, güneşlikler kapalıydı hep.” “Temizlik yapıyordum o gün, kurusun diye taktım perdeleri.” “E kendin mi taktın yoksa? Söyleseydin ben oğlanı gönderirdim, beline dikkat edecektin hani ameliyattan sonra?” “Bir şey olmadı canım. Hem pazar pazar işi vardır çocuğun.” “Bak komşular da hiç ses yok senden diyor. Aynur’la … Okumaya devam et Sonra Kayboldu Müslüme Abla